Baba olmak kolay mı?

Merhum Süleyman Demirel Balkanlardan gelip Ispartaya yerleşen göçmen bir ailenin çocuğu olarak 1924 yılında Isparta İslamköy’de doğmuştu..Türk siyasetinin renkli simalarından olan Demirel “6 kere gitti 7 kere geldi” deyimiyle ün salmıştır..
7 Defa başbakanlık koltuğuna oturan Süleyman Demirel 9. Cumhurbaşkanı olarak da görev yapmıştır.. Başbakanlığı döneminde ordu kendisine iki kez müdahalede bulunmuş ve görevini bırakmak zorunda kalmıştır. Siyasi ömrünü tamamlayan Süleyman Demirel 13 Mayıs 2015 günü gece yarısı 91 yaşında iken hayata veda etmiştir

Yine merhum Sadettin Bilgiç onun yol arkadaşıydı.. Sadettin Bilgiç 1920 yılında Isparta’nın Şarkikaraağaç ilçesinde doğmuş, 1947 yılında İstanbul Tıp Fakültesinden mezun olduktan sonra Ankara’da genel cerrahi asistanlığına başlamış ve genel cerrahi uzmanı olmuştu. Saadettin Bilgiç 1961 yılında AP(adalet Partisi)sine girmiş, bu partiden Isparta milletvekili seçilmiş, aynı zamanda AP içindeki milliyetçi grubun önderlerindendi. AP’nin İlk genel başkanı Ragıp Gümüşpala idi. Gümüşpala’nın 1964 yılında ölmesi üzerine Adalet Partisi yeni genel başkanı seçimi kaçınılmaz olur.. Adaylardan biri de Sadettin Bilgiçtir.. Ancak dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel ve ekibi bu milliyetçi gruptan hoşlanmaz.. Çünkü Demokrat partinin misyonunu üstlenecek kişiler içermektedir. Bu nedenle başka bir aday üzerinde görüşmeler yapılır.. Öneriler içerisinde Süleyman Demirel vardır.. Amerika Birleşik Devletleri’nde Eisenhower bursuyla öğrenim gören ilk Türk olan Süleyman Demirel en güçlü adaydır.. Demirel görüşmeler yapmak üzere Amerika’ya gider, görüşmelerden sonra Türkiye döner. Artık NATO’nun ve ABD nin Türkiye‘deki adayı Süleyman Demireldir.. Bu nedenle Adalet Partisi Genel Başkanlığı için yapılacak seçimde Süleyman Demirel CIA tarafından desteklendiği iddia edilir

Peki bu süreç içerisinde başbakanlığı yürüten İnönü neden ABD tarafından dışlanmıştır? En önemli nedeni bu süreçte ABD başkanı JOHNSON 1964 yılında İnönü’yü çok kaba ve şerefsizce bir mektup yazar ve aynı zamanda NATO komutanı ve Genelkurmay başkanı Leyman Leminitzeri göz dağı vermek için Ankara’ya gönderir.. Mektubun konusu Kıbrıs’a müdahale edilmemesi; edildiği taktirde karşılığında müdahale edileceği, yaptırımlar uygulanacağı tehditleri yazar.. İnönü’nün cevabı da aynı sertlikte olur; “merak etmeyin yeni bir dünya düzeni kurulur ve Türkiye’de bu düzende yerini alır” cevabı ile İnönü şimşekleri üzerine çeker ve Ekim 1965 yılında yapılan bütçe oylamasında hükümet güven oyu alamayarak düşürülür..

1964 yılında yapılan Adalet Partisi genel başkanlığı seçimi çetin geçer. İki çocukluk arkadaşı Sadettin Bilgiç ve Demirel karşı karşıyadır.. Demokrat Parti ve milliyetçi grubun temsilcisi olarak Sadettin Bilgiç gözükür. Süleyman Demirel’in 1954 yılında devlet su işleri ve barajlar daire başkanlığına Sadettin Bilgiç’in aracılık etmesiyle getirildiği de iddia edilmektedir.

Bu arada 27 Mayıs 1960 ihtilali‘ni yapanlar Saadettin Bilgiç’ten rahatsızlık duyarlar ve başta zamanın Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel ve milli birlik Komitesi üyelerinden bazıları Kayseri’de cezaevinde yatmakta olan Celal Bayar’a elçiler göndererek delegelerin oyunun Süleyman Demirel’e verilmesi istenir.. Bu durumdan rahatsız olan Sadettin Bilgiç ve ekibi Demirel’in mason olduğuna dair belgeyi ortaya çıkarırlar.. Demirel mason olmadığına dair bir belge alır.. Ancak bu gerçek bir belge değildir. Bu yüzden Masonlar iki gruba ayrılır; ana gruptan ayrılanlar “Özgür Masonlar grubunu” kurarlar.. Yoğun çalışmalar sonucu AP nin genel başkanı Süleyman Demirel olur.. 11 Şubat 1961 tarihinde kurulan Adalet Partisi 1964 ten 1980 yıllarına kadar Süleyman Demirel yönetiminde devam eder, 1981’de Kenan Evren cuntasıyla kapatılır.

Demirel genel başkanlık yarışına girdiği Sadettin Bilgiçle yollarını ayırmaz onu partisinde genel başkan yardımcılığına taşır aynı zamanda da ulaştırma bakanlığına getirir.. 1970 yılında Adalet Partisi’nden ayrılan Sadettin Bilgiç “Demokratik Parti’yi” kurar ancak 1976 yılında Süleyman Demirel’in ısrarı’yla tekrar Adalet Partisine döner ve kurulan kabineden milli Savunma Bakanı olarak görev alır..

Demirel İstanbul Teknik Üniversitesi inşaat bölümünden mezun olmuştur. Öğrencilik yıllarında merhum Necmettin Erbakan’la aynı okulu paylaşmıştır, okul yıllarında Erbakan’ın imam olduğu sabah namazlarında arkasında kıldığı iddia edilmektedir.. Aynı zamanda Said’i Nursi’nin talebesinden hafızlığı öğrendiği de söylenir.. Şurası bir gerçek ki Demirel bu ülkenin en renkli muhafazakar-milliyetçi siyaseti izleyen simalarındandır..

Bu bilgileri verdikten sonra biraz da işin mizahına kaçalım ne dersiniz? Belki yazı uzayacak ama emin olun değecektir..

Ankara’da genel cerrahi asistanlığımı yaptığım süreçte aynı hastanenin üçüncü kat özel servisinde Saadettin Bilgiç hasta olarak yatmaktaydı..Ona hekim olarak bakan Başhekim ve Cerahi kliniği şefi Doç. Dr. Ali Riza Ünal Saadettin Bilgiç’in ahbabı idi.. Aynı zamanda onu başhekim olarak atamasını sağlayan kişiydi.. Hastanede yattığı sürede bizlerin ve arkadaş grubumuzun Saadettin beyle olan sohbetlerinden öğrendiklerimiz de vardı.. Tabi bunlar şu anda hemen hemen herkes tarafından bilinen konulardır ama sizinle bir kez daha paylaşmak istiyorum.. Demirel’in “BABA”lığını da ondan öğrendik.. Size de aktaralım;

Aslında Demirel babaymış bir kız çocuğu olmuş ama iki yaşında vefat etmiş. Daha sonra da çocuğu olmamış..Bu anlamda gerçek babaydı.. Ancak halkın babası da olması gerekiyordu.. Kürsüye çıkan sol görüşlü ve özellikle de Ecevit’in konuşmalarında hep “Biz Halk çocuğuyuz, halkın kendisiyiz ” söylemleri karşısında merhum Alparslan Türkeş de “Biz Türk çocuğuyuz” söylemi ile atıfta bulunurken merhum Erbakan da “ Biz Müslüman çocuğuyuz” diyormuş..Kendisine başka bir söylem kalmayan merhum Süleyman Demirel de; birisi halk çocuğu, diğeri Türk çocuğu, bir diğeri de müslüman çocuğu, peki biz neyiz? Biz O…..çocuğu muyuz yani ? diye sormuş..

Süleyman Demirel’in çevresindeki Adalet Partisi kurmayları bunu baba yapmaya karar vermişler.. Halk çocuğunun, Türk çocuğu ve Müslüman çocuğunun birer babaya ihtiyacı vardı. Bunu inşa etmek için gençlik kollarından ve bu işte becerisi olan kişilerden gruplar oluşturmuşlar artık Süleyman Demirel her gittiği meydanda yaptığı konuşmalarda birileri buralardan “baba..baba..baba.”diye bağıracaktı.. Uygulamaya konulan slogan başarılı olmuştu ve tutmuştu… Onlar birilerinin çocuğuydu ama bizimkisi de onların babasıydı.. Bu babalık o kadar tutmuştu ki Bodrum’daki kayıkçılardan, Antalya’da Demirel’i gören sokaktaki vatandaşların baba baba diye bağırmalarına kadar tüm Türkiye’ye yayılmıştı.

Merhum Demirel’in çok zeki ve hafızasının kuvvetli olduğu da söylenirdi.. Gerek kapalı salon gerekse açık alan konuşmalarında kürsüye çıktığı zaman ön tarafta bulunan kişilerden “Ya Ahmet muhtar efendi sen de mi geldin?, Kırşehir’de vaziyet nasıl?
“Hüseyin efendiyi de görüyorum sen de mi geldin? Hoşgediniz.. hoşgeldiniz… Bu sene Amasya’da kiraz nasıl eyi mi?”
“Muhtar Dursun sen de kaç zamandır toplantılara gelmiyon gayi, gözümden gacmiyo değil,”
Ama bazılarına göre de sayın Demirel’e orada bulunan kişilerin isimlerinin önceden verildiği şeklindedir..

Burada sözünü ettiğimiz Türkiye’nin değerli insanları ebediyete intikal etmiş olup merhumdurlar.. Umarım bunları rahatsız etmemişizdir; hepsine Allah’tan rahmet diliyorum.. Yakın bir zamanda kaybetmiş olduğumuz değerli arkadaşım Doç. Dr. Ercüment Tarcan’ın bir sözü ile bitiriyorum. “Gök kubbenin altında isminiz son söylendiği zaman ölmüş olursunuz.” Bu anlamda adını andığımız kişiler ölmemiştir, Anıldıkları müddetçe de ölmeyeceklerdir.. Allah rahmet etsin

Necmi KURT

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir