Ölümsüz Olmak… Dünyadaki tüm canlıların bir ömrü vardır. Biz de onlardan biriyiz.. Herkes sağlıklı ve mutlu bir şekilde uzun bir ömrü yaşamak ister.. Cenabı Allah’ın vermiş olduğu ömrü kimisi yataklarında sürünerek geçirir, kimisi de sağlıklı bir şekilde ayakta geçirir.. Sağlık ruhen ve bedenen uyumlu olmak demektir. Bedenin çok sağlam olup ruhen, psikolojik olarak sağlıksız olan insanlar toplum için daima sorundur.
Sağlıklı bireyler sağlıklı toplumu oluşturur..
Bireylerin ve toplulukların mutluluğu ancak bunun üzerine bina edilebilir.. İyi düşünen sorgulayan, fikir üreten, paylaşan yardımlaşmayı bilen kişiler dünyada adaleti, refahı ve huzuru tesis ederler.. Dünyada huzuru refahı ve adaleti tesis etmek için iyi insan olmak gerekir.. Bencil, egosu yüksek insanların topluma bir katkıları olmaz.. Öldükten sonra bir insanın gök kubbe altındaki isminin anılması ne kadar uzun yaşadığıyla değil insanlığa, topluma, bilime ve teknolojiye yaptığı katkıyla ölçülür.. Gece gündüz çalışmış ancak 50-60 yaşına kadar yaşamış ama insanlığa, topluma, bilime katkılar yapmış olan bir kişinin hayat süresi ocak başına postu serip yatarak 100 yaşına kadar yaşamış kişinin hayat süresinden çok çok daha uzun ve daha anlamlıdır.. Yapmış olduğu katkılarla on yıllar, yüzyıllar hatta dünyanın sonuna kadar ismi anılabilir, yani ölümsüzdür..
Bu anlamda bilim adamları çok şanslı görülmektedir. Elektrik üzerinde büyük buluşları olan Thomas Edison, Nikola Tesla unutulabilir mi? İnsanlara yaptıkları büyük hizmetten dolayı dünya durdukça isimleri anılacak ve unutulmayacaklardır. 1847 yılında doğan ve 1931 yılında ölen Edison bir işadamı ve mucitti.. Nikola Tesla ile aralarındaki ilişki bazen yardımlaşma bazende yarışmaya dönmüştü. Ölmek üzere olan Edison son isteği olarak Nikola Tesla‘yı görmek ister, amacı helallik almaktı.. Ona kızgın olan Nikola Tesla cevap olarak “Ona harcayacak zamanım yok” diyerek onunla görüşmek istemez. Çalışmalarına devam eder ve ondan 12 sene sonra 1943 de ölür.. Ama hala isimleri anılmaktadır ve dünyanın sonuna kadar da anılacaktır.
Yine dünyanın en önemli bilim adamı olarak kabul edilen ünlü fizikçi Albert Einstein ve onun kadar önemli bir İngiliz ünlü fizik, matematik ve kozmoloji uzmanı Stepen Hawking unutulabilir mi? Kas erimesi olan ALS hastalığına yakalanıp yürüyemeyen daha sonra konuşma yeteneğini de kaybeden bu bilim adamı 76 yaşına kadar özel aygıtlarla çalışmalarına devam etmiş ve insanoğlunun yararlanacağı bilgiler sunmuştur.. Bu değerli bilim adamlarının unutulması mümkün müdür?
Yine ünlü Fransız Mikrobiyolog ve kimyager Louis Pasteur; mayalanma ve yiyeceklerin bozulmasıyla ayrıca yaraların iltihaplanmasıyla ilgili mikropların etkili olduğunu ispat etmiş.. Böylece hem yiyeceklerin pastörizasyon’u, bozulmadan saklanması, gerek cerrahi yaraların ve gerekse normal yaraların iltihaplanmasına yol açan mikropların tedavisini bulmuştur. Ayrıca bu değerli bilim adamı kuduz aşısının da mucidi olmuştur. Biz cerrahlar ameliyatların mikropsuz ve iltihapsız iyileşmesini ve yaraların tedavisini ona borçluyuz.. Onun sayesinde asepsi ve antisepsi kavramı gelişmiştir. Bugün Fransa’daki Pasteur Enstitüsü ona ithafen kurulmuş ve ölümsüz olmayı hak etmiştir.
Uçağın ilk mucitleri olarak kabul edilen Orville Wilbur Wright Kardeşler insanoğlunun gökyüzünde uçmalarını sağlamıştır.. Her ne kadar onlardan önce bazı çalışmalar yapıldıysa da modern uçak ve uçak motoru onları zamanında son şeklini almıştır.. Daha sonra yapılan çalışmalarla dünyayı çok küçük şekle sokan bilim adamları insanoğluna büyük kolaylıklar sağlamış ve ölümsüzler listesine girmiştirler..
Gelelim bizim bilim adamlarımıza.
Bizdede insanlığa büyük katkılar sunan bilim insanları azda olsa vardır.. Amerika’da Nobel tıp ödülünü alan Prof. Dr. Aziz Sancar, kimyager bilim adamı Prof. Dr. Behram Kurşunoğlu, Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, Hulusi Behçet, Farabi, İbni Sina, Einstein ile çalışan Profesör Hüseyin Yılmaz, NASA ve Arizona Üniversitesi’nde görevli Prof. Feryal Özel, yine NASA‘da görev yapan Prof. Ahmet Erbil. Organ naklini Türkiye‘de başlatan ve Yerleştiren Prof. Dr. Mehmet Haberal, Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde görevli Prof. Hüseyin Bağcı gibi ismini hatırlayamayancağım onlarca bilim insanlarımız da vardır..
Ama ne yazıkki gerek Hristiyanlıkta gerek Musevilikte ve gerekse İslamiyette pozitif bilimle başarılara imza atan bilim adamlarına hak ettikleri saygı-sevgi gösterilmemiş, hatta o zamanlar onların günah işledikleri dine karşı çıktıkları için suçlandıkları ve yargılandıkları da olmuştur.. Ülkemizde pozitif ilimle uğraşan bilim insanlarından söz edilmezken; orucu ve namazını bozan şeyleri açıklayan, Tübitak ve bilim kurulunda şükür çekme metotlarını ve tesbihatı kabul eden manevi sözde bilim insanlarıyla, yanmaz kefen ve dua kitabı satanlarla aynı kefeye konulmuş ve onurları kırılmıştır..
Coronavirus virüs pandemesi esnasında gece gündüz demeden ekibi ile birlikte özveriyle çalışan hematoloji bilim insanı Prof. Dr. Ercüment Ovalıdan yeterince söz edilmedi ve değer verilmedi.. Burada dikkat edilmesi gereken konu virüsün aşısını veya tedavisini bulup bulmaması değildi. Bir Türk bilim insanı olarak yaptığı mücadeleydi. Yaklaşık iki ay boyunca gece gündüz eve gitmeden çalışan bu bilim insanı ve ekibini kutlamamız gerekmez miydi? Hangimiz onu takdir ettik veya alkışladık. Bir cübbeli Ahmet kadar değerli olamadı mı? Veya atv’de ramazan boyunca program yapan Nihat Hatipoğlu kadar değeri yok muydu? Cübbeli sabah akşam yaptığı duayla virüsü engelleyebildi mi? Şimdi bunları yazdım diye beni dinsiz ilan edenler olabilir.. Öyle diyenler esas kendileri dinsizdir; gerçek müslümanlara hakaret etmesinler.. İndirilmiş gerçek müslümanlıkla uğraşsınlar, uydurulmuş sözde müslümanlıkla değil..
Dilerim sayın Reis doğruları görür ve onu yanlış yönlendiren çevresindeki Cumhuriyeti ve Atatürk’ü aşağılayan kişileri tasfiye eder.. Türkiye‘de gerçek anlamda bilimsel çalışmaların önü açılır.. Aksi taktirde feto cemaati gider menzil tarikatı gelir, menzil tarikatı gider Süleymancılar gelir, Süleymancılar gider, İskenderpaşa cemaati veya Kadir’i tarikatı gelir. Daha bunlar gibi onlarca örnek yazabiliriz.. Ama Türkiye ileri doğru gitmez geriye doğru gider.. Bu ülkenin elbette “ölümsüz” olan gerçek din âlimleri de vardır onlara asla laf edemeyiz.. Din âlimlerinin görevi manevi ilimlerle uğraşmak, toplumun ruhsal ve ahlaki yapısına katkı sağlamada yardımcı olmaktır.. Siyaset yapmaya kalkmak devleti ele geçirmek amaçları dışında olmalıdır.