Tehlikeli Yolculuk!

16.09.2014

İkibin iki yılından bugüne kadar geçen sürede Türkiyedeki değişimi görmemek mümkün mü?

İktidara gelirken 10 yıl başta kalmayı hedefleyenler, 2023 ve 1000 senelik hedeflerden bahsetmeye başladılar..

Önceleri sesiz ve temkinli bir şekilde planlarını yürütürlerken, şimdilerde alanen, korkusuz ve pervasızca yürütüyorlar planlarını..

Planda tüm devlet kaynaklarını seferber ederek halkın güvenini kazanmak ve oyunu almak vardı,

Plan taviz vermeden uygulandı, üç kuruşa tenezzül eden Türk halkı ile ihalelerle büyük parayı toplayan uyanıklar aynı sandıkta buluştular,

 

Müslüman bir başbakan faktörünü göz önünde bulunduran Müslüman Türk halkı, imam ve muezzin kadroları, başörtüsü sorunu yaşayan aileler, altı milyon kusur hacılar ordusunun çoğunluğu,

Önceki yönetimler tarafından zenci muamelesi gören İmam Hatiplilerin hemen hepsi,

TOKİ’den ev alanlar, borçla-kredi ile araba ve ev alanlar, kredi kartı borcu olanların tamamı istikrar bozulmasın ve ödeme güçlüğü çekmesinler diye bu iktidara oy verdiler ve vermeye devam ediyorlar.

Seçim üstüne seçim kazanan iktidar, burnundan kıl aldırmıyor, kimse ile istişare etmiyor..

Hatta öyleki Lider artık beraber yürüdüğü ve partiyi kurduğu arkadaşlarını bile işinden uzak tutuyor.

Saadet Partisinden ayrılıp yeni parti kuran 4-5 kişilik ekip önceler iyi anlaşıyorlardı,

Şimdilerde atanan Başbakan onların dışından atanmış,

Bu nedenle kırgınlar, ama henüz bölünmemişler, menfaat birlikteliği sürüyor,

 

Bin dokuz yüz doksan dokuz yılında başkan ABD’ye uçtu ve Parti kuruluşuna onay aldı. Aynı yıllarda arkadaşları da askeriye ile onay için görüşmeye devam ettiler..

İş tamamdı, sırada partiyi kurmak ve örgütlenmek vardı..

Parti ismi bir islam ülkesinden, ampul ise Türkiyeden alınmıştı, Adalet ve Kalkınma Partisi ,AK Parti gibi alımlı ve insanı cezbeden kelimeler seçilmişti..

Tabanı Saadet Partisi, Milli görüş elemanları oluşturuyordu, daha sonra 3’lü koalisyondan memnun olmayan diğer sınıflar da buna dahil oldular…

Planın yürütülebilmesi için Atatürk ilke ve inkilapları, TSK ve Cumhuriyetin yıpratılması gerekiyordu.. İktidarın yıpratılmaması için bu iş ABD ve AB devletlerine havale edilmişti.. AB Parlementeri Oliver Rhein o nedenle Ankaraya gelmiş ve Atatürk ilke ve inkılaplarının Türkiyenin gelişmesini engellediğini emretmişlerdir.

TSK’nın yıkım emrini verenler “Nokta dergisi”yle ilk TSK haberini yaparak yoklama çektiler, peşinden Taraf gazetesini kurarak TSK’ya saldırmaya devam ettiler.. Gaye ABD karşıtı, Atatürkçü komuta merkezlerini yani I. Cumhuriyetçileri yok ederek, ABD dostu ve İktidar yandaşı II. Cumhuriyetçileri ihdas etmekti.. Bu işlem esnasında ABD Pensilvanyayı devreye soktu..

Güneydoğuda Kürt devletinin kurulması çalışmalarında ABD gizli teşkilatları ve Soros birlikte rol almışlardı.. İktidarı yıpratmadan, medya aracılığı ile hemen hemen her akşam belirli TV kanallarında açık oturumlar düzenlenmiş ve Kürtlere haksızlık yapıldığı, PKK’nın da bu amaçla eylem yaptığı konusu işletilmiştir… TV’de düzenlenmesi planlanan açık oturumlarda  yetkililer Mehmet Metiner ve Nazlı Ilıcak’ı görevlendirmişti... Bu anlamda Cemaat ve iktidar birlikte çalışıyorlardı.. Oturumlarda görevlendirilen kafalar, simalar hep aynı kişilerdi, bunlardan başka Kürt sorununu bilen ve TV’lerde tartışacak adam kalmamıştı.. Sonuçta Karadenizlisiyle, batısıyla, güneyiyle ve doğusuyla ülkede böyle çok önemli bir sorunun olduğu kafalara işletildi ve çözümünün de barış yoluyla yapılmasının zaruri olduğu işlenmişti… Kürt sorununa çok tepkili olan Karadeniz halkı bile bu metodla pasifize edilmişti.. Ondan sonra By Başkan sazı eline almış, Oslo görüşmeleri, Apo’nun yol haritaları, Habur kapısı karşılaması ve Diyarbakırda Nevruz mesajları yayınlanmıştı..

Ülkede barışa karşı olan bazı menfaatçılar ve savaştan nemalananların haricinde hemen hemen hiç kimse yoktu.. Buna rağmen Barış adı verilen teslimiyet tek taraflı yapıldı.. Askerin kışladan, polisin karakolundan dışarı çıkması yasaklandı.. Tüm denetimler PKK’nın eline geçti.. Böylece Güneydoğudan Şehit gelmez oldu.. Şimdilerde Güneydoğuda Okullar baslıyor, tabelalar değiştiriliyor, Kürtçe müfredat isteniyor..

Büyük Ortadoğu projesinin içinde Arap Baharı vardı.. Yirmiye yakın ülkeye demokrasi!!! getirilecek sınırları da değitirilecekti.. Bunların içinde Türkiye de vardı. ABD’de Bush ve Obama ile görüşen Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan’a sunulan 9 maddelik gizli anlaşmanın içinde bunlar vardı ve kurulacak olan Kürt devletinnin bir kısmı da Türkiye içerisindeydi.. Maalesef bunlar resmi devlet tutanaklarına sokulmuyordu.. Bu konu sadece Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan tarafından bilinmektedir..

Arap Baharında sıra Suriyeye gelince RTE “Hayır… olmaz” demedi. Hemen balıklama atlayarak kadim dostu Beşar Esad’a saldırmaya başladı.. Tam fırsattı bu, aleviyi Suriyeli Sünnilerin başından azletmeliydi.. Önce Esad’ın adını Esed olarak değiştirdiler ki anlaşılmasın.. ABD’nin dolduruşuna gelerek çukura düştü.. Şimdi Esad’ın gitmesini değil, Esad ve Suriyeden nasıl kurtulacaklarını düşünmeye başladılar.

Peşinden ABD ile IŞİD denilen örgütü kurdular; para, silah ve asker yardımı yaptılar.. Türkmenlere yardım yapıyoruz diye TIR’larla yüklü silah ve yardım malzemeleri IŞİD’e gönderildi.. Şimdi IŞİD ile danışıklı dövüş yapıyorlar, her şey anlaşmalı.. Rehineler formalite tutuluyor ki, daha doğrusu tutturuluyor ki Türkiyenin İŞID ile ilişkisi yok desinler..

ABD bu işe fena bozuldu… İŞID‘e karşı savaşın isteğini geri çevirmiştik.. Gerekçe; rehinelerimiz onların ellerinde, o nedenle onları kızdırmak istemeyiz… Bunu ABD yetkilileri de yuttu!!!.

Ayrıca Mısırda Sisiye karşı olan tavrından ve Mısır olaylarında ki Rabia işaretlerini ülkeye yaymasından dolayı  ABD Erdoğana çok kırgın…

Kırgın ama verilen görevi henüz tamamlamadı, dereyi geçerken at değişmek de olmaz.. Mecburen belli bir süre daha bunun kahrını çekecekler..

Atatürk döneminde İstiklal Mahkemelerinde yargılanan ve hüküm giyenlerin çocukları ve torunları intikam peşindeler.. Onlar hala pusuda bekliyorlar.. RTE istese de onları engelleyemez.. Bayağı güçlendiler ve epeyce mesafe kat ettiler..

Cemaat Paralel devletine savaş açtılar, PKK paralel devletiyle balayındalar… Diğer taraftan İmam Hatip Paralel devleti de kurulmuş oldu.. Bakalım İmam Hatip Paralel devletine kim dur diyecek?

 

YÖK ve Üniversiteler ele geçirildi.. Bilimsel çalışma ve bilim yerine koltuk savaşları, kadrolaşmalar başladı.. Hiçbir özelliği olmayan kişilerden Fason Doçent ve profesörler ihdas ettiler.. Eskiden konuşan Üniversiteler artık konuşmaz, konuşamaz konuma geldiler..

Önceden 4-5 kişi ve onların guruplarıyla yani Oligarşi ile yönetilen Türkiye, şimdilerde tek adamla yani Monarşi ile idare edilir duruma gelmiştir..

Seçimle geldim diyen baskın kişi azınlıkları ve kendine oy vermeyenlerin haklarını korumak yerine baskı ile susturmeyı tercih etti. Polis devleti kurdu.. Buna Demokrasilerde “Sözde demokrasi yaşamak ve yaşatmak maskesi” diyoruz,”demokraside diktatörya“  yani diktatörlük diyoruz.

Bu yazdıklarımdan sonra bakalım kaç kişi bana küfredecek ve diş bileyecek,

Bekliyorum, ne kadar çok tepki gelirse o kadar doğru yolda olduğumu anlayacağım..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir