Sivil Toplum Örgütleri ve Cemaatler

Toplumda cemaatleşmeye gerek var mı? Cemaatleşmek, cem olmak, bir araya gelmek, toplanmak eskiden beri vardır. Bir şeyler paylaşmak, çözüm üretmek için güzel bir olgu… Birliktelik vardır, farklı fikirlerle doğruyu bulma vardır. İnsanların birbiri sevmesi sayması vardır… öğrenmek, öğretmek vardır… Acıyı ve tatlıyı birlikte paylaşmak vardır, yardımlaşma vardır. Bir anlamda cemaatleşmek güzel bir olgu… Bir bakıma sivil toplum örgütüdür de, sadece Resmi kurumlara müracaat etmeden kurulmuş olan bir kurum gibidir. Dernekler ve vakıflardaki gibi resmi yönetim kurulları, karar alma mercileri yoktur. Ancak gayri resmi organları vardır. Bu organlar, yönetici kişiler özgür müdürler? Farklı fikirlere ve görüşlere hürmet ederler mi? Yoksa birilerine veya bir kişiye mi bağlıdırlar? Emir komuta zinciri veya biat etme var mıdır? Böyle bir durum varsa bu durum da sivil toplum örgütü özelliği yoktur. Kişilerin egemenliğinde bir olgu söz konusudur. Ülkemizde cemaatleşme daha çok dini eksenli olmaktadır. Cemaat lideri olmak, şıh olmak kolay değildir. Belli bir özelliği, bilgisi ve tecrübesi olan kişiler bu makamlarda olabiliyorlar. Peki, bunların sahteleri yok mu? Çok. Din olgusu üzerinden ticaret ve siyaset yapmayı hedef seçen liyakatsiz kişiler de bu makamlara oturtulmaya çalışılıyor. Buradan Ali Kalkancılar, Müslim Gündüzler ortaya çıkıyor ve çıkartılıyor. Misyonları kaybolunca da yok olup gidiyorlar. Gerçek cemaat liderleri varlığını sürdürüyorlar. Cemaat büyüdükçe güçleri artıyor, güçlendikçe siyasetçilerin ilgi odağı haline geliyor… Her siyaseti ona saygıda kusur etmiyor… Onların isteklerini emir telakki ediyor. Yeter ki oylar gelsin. Liderler öyle bir konuma ulaşıyorlar ki artık yurt dışı güçler tarafından da fark edilir duruma geliyorlar. Artık önleri açıktır. Büyük istihbarat örgütleriyle görüşebiliyorlar, onların adına hizmet servisleri başlatılabiliyor. Bugün CIA, Mossad, KGB gibi güçlü istihbarat örgütleri Dünyanın her yerinde vardır. Ama en çok Ortadoğu’da, Kuzey Irak’ta ve maalesef Türkiye’de vardır. Dinini öğrenmek ve Takva sahibi olmak, Allah katında yükselmek gerçekten çok güzel bir şey… Bunu yaparken aracıya gerek var mıdır? Öğrenme periyodunda öğretmene ve eğiticiye ihtiyaç vardır. Birlikte olmak, bilgiyi paylaşmak doğru bir yaklaşımdır. İlim ve irfan sahibi olurken mürit olanlar da vardır. Bir şey öğrenebilmek için Şıhına, liderine saygıda kusur etmez ve günün birinde Yunus Emre oluverir. Eğer böyle devam ederse cemaatleşmenin ve şıhlığın ne zararı var? Doğrusu yoktur. Hatta toplumun maneviyatını yüksek tutan bir olgudur. Ama bu durum böyle devam etmeyebilir. İşin içine siyaset ve menfaat girince her cemaat dini kendine göre yaşamaya başlar ve İslamiyeti Kuran’a göre değil kendi inanışlarına göre yorumlamaya başlar. Diyeceksiniz ki Sivil Toplum Örgütleri ile cemaatler arasında bir benzerlik var mı? Neden böyle bir konuya girdiniz? İkisi arasında bir ilişki ve benzerlik hem vardır hem de yoktur. Eğer cemaatler fikir ve düşüncelerini toplum yararına dönüştürüyor, kullanıyorsa yani icraatlarını Allah için yapıyorsa ondan güzel bir sivil toplum örgütü olamaz. Din eksenli gerçek cemaatler islamiyeti tam yaşar ve yaşatırsa toplumda mağdur insan, fakir insan ve hatta cahil insan kalmaz. Aksi olursa yani cemaatler fikir ve düşüncelerini menfaatleri doğrultusunda kullanır ve sadece kendisi gibi düşünenleri korur ve onlardan beslenirse bu cemaatin sivil toplum örgütü ile benzerliği olamaz. Allah katında da yeri olamaz. Dünyada bir masonlar gerçeği var. Acaba Mason’lar da bir cemaat midir? Tabi ki bir cemaattir ama din eksenli bir cemaat değildir. Bazıları Masonları sever, bazıları sevmez. Sevmeyenlere göre Masonlar hayra ve şerre inanan bir cemaat değildir. Dünyada Yahudiler tarafından kurulan ve kullanılan bir örgüt olduğunu söylerler. Türkiye’de ve Dünyada Masonlar üzerine yazılmış bir çok kitap vardır. Osmanlı padişahları ve sadrazamlarından Masonlar vardır.Paşalardan,bürokratlardan da masonlar vardır. Bunlar da bir cemaat gibidir. Dünyada ve faaliyet gösterdikleri ülkede birbirini korurlar ve birbirine sahip çıkarlar. Kendilerine insanlığın mutluluğu ve toplumun refahı için çalıştıklarını söylerler. Ancak icraatlarına baktığın zaman belli bir kesimin mutluluğu ve saadeti için çalıştıklarını görürsünüz. O da kendi cemaatleridir. Örneğin devlet kademelerinde bürokrat atanırken kimin atanmasını isterler? Liyakatli olanın mı yoksa Mason olanın mı atanmasını isterler? Tabi ki Mason biraderin atanmasını isterler. Mason cemaati daha ziyade kalburüstü üst sınıf insanların yanlarında yer almalarını isterler. Din eksenli cemaatlerde ise sınıfı ne olursa olsun Allah için çalışan ve inanan insanların hedef alındığı da bir gerçektir. Masonlar teşkilatlarında din adına bir sınıf ayırımı yapmadıklarını, her dinden üyelerinin olduğunu ifade ederler. Ama bunun çok gerçek olduğuna inanmıyorum, teşkilat içinde aynı anda 2-3 Müslüman din adamı ile 2-3 ateistin birlikte olması gerçeği tam açıklamayabilir.Cemaatlerle masonların ortak özellikleri kendi yandaşlarını kayırmalarıdır.Öncelik haktan yana değil,kendi yandaşlarından yanadır. Toplumda cemaatleşmeye gerek var mıdır fikrini biraz inceledikten sonra vereceğimiz cevap ne olmalıdır? Toplum yararına sivil toplum örgütü gibi çalışkan cemaatlere gerek vardır. Kendi menfaatleri için çalışan ve kendisi için taraftar toplayan, kendine asker yetiştiren cemaatlere gerek yoktur. Bir ülkenin gelişmişliği sivil toplum örgütlerinin sayısı ile paralel gider. O nedenle bir ülkede gerçek sivil toplum örgütleri çoğalırsa ve görevlerini layıkıyla yaparsa toplumda cemaatlere gerek kalmaz. Geri kalmış veya gelişmekte olan toplumlar liderlere ve cemaatlere ihtiyaç duyarlar. Eğitim seviyesi yüksek ve gelişiş toplumlar sorunlarını sivil toplum örgütleriyle çözerler. O toplumda şıhlara, cemaatlere gerek yoktur.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir