Eskiden dağda yol keserek eşkıyalık yapanlar halkı soyarak maddi kazançlar elde ederdi; yani kabadayılıkla yolsuzluk yaparlardı. Genellikle bu insanlar daha önceden suç işlemiş ve dağda yaşamak zorunda kalan suçlulardı. Topal Osman ve ekibide böyle kurulmuştu ve Kurtuluş Savaşı’nda yasal bir silahlı örgüt olarak Atatürk’ün yanında yer almıştılar. Kürt halkını temsil ettiğini söyleyen PKK Diyarbakır/Lice’de Marksist ve Leninist bir örgüt olarak kuruldu.
1984-1985 yılında ilk eylemlerini Eruhta bir köyü basarak 30-40 vatandaşımızı çoluk çocuk demeden öldürmüşlerdir. Sırf eylem olsun,örgütün adı duyulsun diye masum insanları katletmişlerdir. PKK örgütü tıpkı dağda yol keserek eşkıyalık yapan kişiler gibi finansal kaynaklarını sağlarken, daha sonra beyaz zehir ticareti ile(esrar, eroin vb.) ile mal varlığını katlamaya başlamıştır. AB ülkeleri ve ABD’nin maddi ve manevi desteği ile de maddi açıdan süper bir güç olma yolunu hedeflemiştir. Önceleri halkı yanına alamayan bu örgüt şimdilerde o bölgenin halkını temsil ettiğini söylüyor. Başlangıçta Güneydoğu halkının %90’ı onlara sıcak bakmazken son zamanlarda bölge halkının çoğunluğu onları destekler görünmektedir. Bu doğru mudur? Oradaki halkın hepsi PKK’lı mıdır? Neden halk onların yanındaymış gibi gözüküyor.Neden mi? Beraber inceleyelim ve haklı olup olmadığını görelim.
- PKK’nın başlangıçta ciddiye alınmaması, 3-5 çapulcu ile Türkiye Cumhuriyeti devleti uğraşmaz denilmesi.
- Rahmetli eski Cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ın PKK ve yandaşlarını şımartan konuşmaları, “gerekirse federasyonu bile tartışırız” demesi.
- Güneydoğuda PKK’nın sona ermesini istemeyen menfaat guruplarının olması (3-4 kat maaş alınması, korucuların maaşa bağlanması, esrar-eroin işinin birlikte yapılması gibi faktörler)
- PKK’nın Güneydoğu halkının müslümanlığa karşı olan bağlılığını görerek Marksist-Leninist propagandayı bırakarak camileri, imamları ve cemaatleri kullanmaya başlaması.
- Bazı güçlerin özellikle ABD, AB ve İsrail’in isteği doğrultusunda PKK’nın güçlenmesi ve Türk hükümetine karşı koz olarak kullanılması gibi etkenler PKK’nın yaşamasını ve güçlenmesini sağlamıştır.
Demek ki dağda eşkıyalık yapan daima karlı çıkıyor. Kanunsuzluğa pirim verildiği müddetçe kanunsuzluğu önleyemezsiniz. 30–40 bin insanımızın ölümüne sebep olan PKK’nın muhatap alınması, yol haritasının İmralı’dan çizilmiş olması son derece onur kırıcı ve düşündürücüdür. Habur kapısından teröristler girerken Güneydoğu halkı oradaydı. Peki, bunun kabul edilemez olduğunu söyleyen Şehit Anaları Derneği başta olmak üzere diğer sivil toplum örgütlerini desteklemek için kaç kişi sokaklara dökülmüştür. Kaç kişi demokratik tepki hakkını kullanmıştır. Yazıklar olsun. Bazen vatandaşımızın duyarsızlığına kızıyoruz. Bu ülke bitmiştir diye düşünüyoruz. Bu düşünce bizim pes ettiğimiz anlamını asla taşımıyor, şevkimiz kırılıyor, üzülüyoruz ama mücadeleye devam. Bu halkı uyandırmak, bu ülkeyi ayağa kaldırmak bizim görevimizdir.
Biz Kürt halkı ile PKK’yı iyi ayırt etmeliyiz. Her Kürdü PKK’lı sanmamalıyız. Ne zaman ben PKK’lıyım derse o zaman PKK’lıdır. Peki PKK’lı olupta bunu gizleyen Kürtler yok mu? var ama bunları nasıl anlayacağız. Eylemleriyle, açıklamalarıyla bunları anlamaktan başka çare yoktur.
Size sesleniyoruz ey DTP’liler… DTP’yi meclisde temsil eden vekiller çıkın mertçe biz PKK’lıyız deyin. Deyinde hiç değilse sizin mertliğinizi delikanlılığınızı tüm Türk halkı görsün. Herkes safını belirlesin. Umarız kışkırtmalarınızla bir kardeş kavgası ve bir iç savaş başlamaz. Başlarsa vallahi işiniz çok zor. Bu şarkı burada bitmez. Kardeşlikten, özveriden iyi çözüm yolu yoktur. Bunu kafanıza çok iyi koyun. Korkutarak, aba altından sopa göstererek iş yapma ve yaptırma devri geçti. Hele hele biz kürdüz, Güneydoğuluyuz söylemlerini bırakınız. PKK’ya güvenerek hava basmayı bırakınız. Sonra başkaları da çıkar biz Laz’ız, biz Çerkez’iz, biz Gürcü’yüz der ve karşınıza kamp kurarlar. Bugün hamiliğinizi yapan ABD, AB, İsrail yarın yanınızda olmayabilir. Aklın yolu birdir. Doğru olanı yapın. Sonra günün birinde birileri çıkar ve size geçmişe yönelik sorarlar: “Siz kimdiniz? Kim oluyordunuz? Amacınız neydi?”