Osmanlı, bir milletin adı değil, bir ailenin adıdır. “Âl-i Osman” yani Osman oğulları diye bilinen ve Söğüt bölgesinde küçük bir beylik kuran ailedir.Bu aile, Türk’tür yani Türk milletin bir parçasıdır. Bunda bir tartışma yoktur,olmamalıdır da.. O zaman Türk kökenli iseler neden bazı kişiler ve bilim adamları Türklerin atası olmadığını iddia etmektedirler.
Tarihçiler ve bilim adamları tarafından tartışılan bazı konular olmasına rağmen Osmanlı imparatorluğu kurulurken Türk töresi ile kurulmuş ve yönetilmiştir.. Ancak Osmanlı’nın belli dönemlerinde Özellikle Fatih sultan Mehmet döneminden sonra başlayan ve torunu Yavuz sultan Selim döneminde En üst noktaya tırmanan Bir Türk düşmanlığı başlamıştır denilmektedir. Bunu yalanlayan bilim adamları olmasına rağmen maalesef bu durum doğru olarak kabul edilmektedir.
Bu süreçten önce Osmanlı ailesinden gelen padişahlar, Türk ailelerin beylik isteğiyle ortaya çıkmalarını önlemek için Türk kızları İle evlenmeyi düşünmemiştirler. Türk korkusu yüzünden, Osmanlı ailesi Türkleri devlet organının dışına atmıştır.Böylece, devlet örgütündeki Türkler temizlenmişler; kurucu millet Türk, kendi devletinin düşmanı gibi gösterilmiştir.
Tabi Türkleri yönetimin dışına atma isteklerinin arkasında dini faktörlerin yattığını da unutmamak lazım.. Osmanlı müslümanlığa çok önem vermiş ve özellikle yavuz sultan Selim’in 1517’de kazandığı Ridaniye muharebesinden sonra Halifeliğin Osmanlılara geçtiği ifade edilmektedir..Hilafetin Osmanlılara geçişini kabul etmek istemeyen Arap kökenli 2000 e yakın din âlimleri ve ulemalar İstanbul’a getirilerek Ağırlanmış ve onlara kalmaları için ev ve araziler tahsis edilmiştir. Bu dönemden sonra Sünnilik çok daha önemli konuma gelmiş ve padişahın alacağı her karar bu din âlimlerinin onayından geçer olmuştur. Şiileri sevmeyen Yavuz sultan Selim Türk ve Alevi olan safevi hükümdarı Şah İsmaille 1514 yılında Çaldıran savaşını yapmıştır.
Türk olup Alevi olanlar için “Kızılbaş, Rafizi, Işık, Zındık, Mülhid, Celali” diye kötülenip yüz binlercesi dışlanmış ve bir kısmının ölümüne göz yumulmuştur.
Osmanlı devletinde eğitim Topkapı Sarayı içinde Enderun denilen merkezde yapılırdı.Osmanlı Devleti’ni yöneten kadrolar burada yetiştirilirdi.Buradan yetiştirilenler devletin merkez ve taşra örgütlerini yönetirdi.Enderuna Ermeni, Sırp, Bulgar, Macar, Rum, Arnavut vb.. Hristiyan kökenli milletlerin çocukları alınırken belli bir dönemden sonra Türk çocukları Enderuna alınmamıştır.
Osmanlı devletin adı Osmanlı’dan ziyade “Devlet-i Âliyye” olarak kullanılırdı..Bu devleti yöneten kadroların temel özelliği Türkleri sevmemeleri idi. Bu durum o zamanki Osmanlı’yı Öven Şakşakçı şairler tarafından çok sık olarak dile getirilmiş ve Türkleri geri zekalı,akılsız,beceriksiz olarak aşağılamışlardır.
Bu dönme-devşirme takımı, Osmanlı ve Türk milletinin ahlakını da bozdu.Osmanlı yönetici tabakasının bir kısmının yatak odalarına parlak oğlanlar soktular Osmanlı’da oğlancılık böylece başlamış oldu. Oğlancılık sanki iyi bir marifetmiş gibi  dönemin bazı şairleri onlar İçin güzel şiirler ve methiyeler düzdüler.
Padişahların hareminde Onlarca,yüzlerce kız bulunurdu bunların bir kısmı savaş zamanında alınan ganimetler yani cariyelerden oluşurdu..Harem mahrem demektir padişahın Hareminde de olan bütün kadınlarla yatıp kalkması tabiki söz konusu değildi..Padışahın kendi ailesiyle çoluğu çocuğu hepsi bu mekanın içinde idi..ama kiminle yatıp kalkacağı konusunda görevli olan ,ona yardımcı olan harem Ağları vardı.. Öyle Haremağası deyip geçmeyin padişah ve sadrazamdan sonra üçüncü sırada gelirdi.. Valide sultanın padişah ile görüşme randevusunu bile bu zat ayarladı..
Bu satırlar tarihte 600 sene hüküm süren İstanbul’un fethini yaparak çağ açıp çağ kapatan Şanlı Osmanlı İmparatorluğunu karalamak için değil, bilgilendirmek için yazılmıştır..belki bu yazdıklarımın içerisinde noksan olanlar veya fazla olanlarda olmuş olabilir.. Tarihi bilgiler ve benim değerlendirmem ile durum budur efendim.
Bilin istedim..