Çaykara Şahinkaya köyü doğumlu. İlköğrenimini Şahinkaya ilkokulunda bitirdi. İlkokula zamanında başlayamamıştı. Çünkü babası onu hafızlığa vermişti. Rize’de hafızlık yapacaktı ancak eğitim verecek din hocası 2.000 TL istemişti. Yıl 1962 idi ve bu para iyi paraydı. Babası 1.000 TL önermişti fakat sonuçta anlaşma olmamıştı,başlamış olduğu hafızlık serüveni orada bitmişti.Bundan sonra Anne ve babası Okula gitmesine karar vermişti.. Okuldan bir sene geri kalmıştı. Ama o bu arada boş durmadı. Kendi kendine okuma-yazmayı öğrendi. Bu konuda babasının amcasının oğlu öğretmen okulunda okuyordu. Mehmet Kurtoğlu ona çok destek çıkmıştı. Bir sene kayıpla ilkokula kayıt oldu. Öğretmen konuları anlatırken o camdan dışarıları seyrediyordu, derse ilgisizdi. Öğretmen çok kızmıştı.
— Sen ne yapıyorsun yavrum? Ben ne anlatıyorum söyle bakalım?
— Ben bunları biliyorum öğretmenim.
— Ya öyle mi! Kalk bakalım tahtaya. Tahtaya asılı olan afişi göstererek:
— Oku bakalım “Ali topu tut.”u güzel okumuştu. Bir başka afiş okuttu; “Baş öğretmen Atatürk” onu da okumuştu.Hatta gösterilen tüm afişleri de okumuştu..
ikinci ders arasında onu öğretmen odasına çağırdılar. Odada M. Yıldız Uygun,İsmet Ayaz, İsmail Özer, Ataköylü vekil öğretmen Fahri bey gibi öğretmenler vardı.
— Gel bakalım oğlum. Sen okuma-yazma biliyor musun?
— Evet, öğretmenim biliyorum..
Karnelerin arkasına yazılmış olan Atatürk’ün gençliğe hitabesini okutmaya başladılar. Okuyordu. Bunu herkes ezbere bilebilir gerekçesiyle başka bir gazete sahifesi okuttular okuyordu, yumurta hesabı sordular, yapıyordu.
— Bunu 3. sınıfa yazalım, dediler. Bir an sessizlik oldu. Okul müdürü okula neden geç geldiğini sordu, anlattı. Sonra okul müdürü kararını vermişti.
— Yaşıtları 2. sınıfta okuyor, onu oraya kaydedelim.
Çok sevinmişti. Söylenenlere inanamadı. Bir günde bir sınıf atlamıştı.
Okulda hep başarılıydı. Okula teftiş için öğretmen geldiğinde sorulan soruları cevaplandırması beklenirdi. Ama o tahtaya kalkmayı pek sevmezdi. Çünkü 2–3 senedir giydiği kadife pantolonu vardı. Yıkana yıkana paçaları dize doğru çıkmıştı. Ayrıca poposunda yırtılmış ve onarılmış, yamanmış yerler gözlük gibi duruyordu. Tahtaya kalktığı zaman kızlar ona gülüyordu. Bu nedenle yazılı cevap vermesi gereken özellikle matematik işlemlerini yapmak için tahtaya kalkmıyordu. 4. sınıfta iken müfettiş gelmişti. Teneke, litre ve gazyağı hesabı sormuştu. Kim yapmak ister diye sorunca sınıfta parmak kalkmıyordu. Ama ben kalkmadan yerimde hesabın sonucunu söylemiştim. Doğruydu. Öğretmen:
— Tahtaya kalk yapta arkadaşların görsün, deyince tahtaya kalkmamıştı. Müfettiş gidince öğretmeninden tokatı yemişti. Sonra yamalı pantolon değiştirilmiş ve sorun ortadan kalkmıştı.
Derslerinin yanı sıra spora özellikle de top oynamaya çok hevesliydi.Hafif çiseli ve yağmurlu bir Pazar günü Çaykara Merkez İlkokulu ile Şahinkaya İlkokulunun futbol takımları okulun bahçesinde yaptıkları maç nedeniyle ilk dayağını okul müdürü Muharrem Durgun’dan yemişti. Yeni badana edilmiş olan okul duvarları topun değmesi ile berbat olmuştu ve pek tabiki Pazartesi günü bunun hesabı top oynayanlardan sorulacaktı. İşte onların içinde olanlardan biri de bendim.
1967’de Şahinkaya ilkokulunu birincilikle bitirdi ve Erzurum Yavuz Selim İlköğretmen okulunu kazanarak Erzurum’a gitmişti. Aslında gönlünde Trabzon yatılı lisesi vardı. Ancak babası İbrahim Bey onunda ağabeyleri gibi kısa yoldan öğretmen olmasını ve göreve başlamasını istiyordu. Trabzon Yatılı Lisesi babası tarafından istenmiyordu.
Erzurum Yavuz Selim İlköğretmen Okulu 2. sınıftan itibaren öğretmen lisesine dönüştürülmüştü. Artık lise müfredatı uygulanacaktı, bir bakıma memnun olmuştu. Dersler ona basit geliyordu. Derslerin yanı sıra cimnastik grubu, voleybol, futbol ve basketbol takımlarında okulu temsil ediyordu. Hatta folklor ekibinde de görev yapıyordu. 5. sınıfa gelince okul birincisi olarak Ankara Yüksek Öğretmen Okulu hazırlık lisesine öğrenci adayı olarak seçildi ve yapılan test imtihanında yine başarılı olarak Yüksek Öğretmen Okulu hazırlık lisesine kayıt yaptırdı. 1972–1973 öğretim yılında artık o Ankaralıydı. Beşevlerdeki Yüksek Öğretmen Okulu’na yatılı olarak yerleşmişti. Burada ciddi bir eğitim vardı. Eğitim ve öğretim yılı Ağustosta başlamıştı. İlk yarı lise 1,2 nin derslerinin tekrarı ile geçti. 2. dönem lise 3’ün derslerine geçildi. Haziran’da Üniversite imtihanlarına girildi. İyi bir puan almıştı, ancak sorular çalınmıştı. 521 puan almasına rağmen iyi bir yere giremiyordu. Çünkü soruları alanlar 580–600 puan almışlardı. İmtihan iptal edilerek 17 Eylül 1973’te tekrar imtihan yapıldı. Tıp Fakültesini kazanarak Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne kaydını yaptırmıştı. Hacettepe Tıp Fakültesi’ne de kayıt yaptırabiliyordu ancak orada hazırlık sınıfı vardı. 1 yıl kaybetmek istemiyordu.Öğrenciliğinde çok sıkıntı çekti. Öğretmen okulundan ayrılınca yatılılık sona ermişti, hatta yatılı okuduğu dönem kendisine sarf edilen toplam gider devlet tarafından kendisinden geri isteniyordu. Çünkü kendisini öğretmen olması için devlet okutuyordu. Sözleşme bozulunca masrafı geri isteniyordu. Abisi Neşet Kurt aylık 250 Lira gönderiyordu. Bu miktar ile geçinmek zordu. İstanbul’daki Çaykara Cemiyeti’nden yardım istendi. Kendisine burs verilmeye başlandı. 3 ay sonra bursu kesilmişti. Gerekçe yoktu. İdeolojik yaklaşım ağır basmıştı ve farklı ideolojiyi benimsemiş olan öğrencinin bursu kesilmişti. Çabalar sonuç vermedi. Çaykaralı olan her öğrencinin aldığı burs kendisine çok görülmüştü. Çok zor durumdaydı. Anatomi atlasları 3 cilt pahalıydı ve onları alamıyordu. Başkasının kitaplarından okuyordu.
1973 yılında girdiği Tıp Fakültesi’ni 1979 yılında bitirerek Ankara Çamlıdere İlçesi’nde Hükümet Tabibi ve Sağlık Merkezi Hekimi olarak 13 Eylül 1979 yılında göreve başlamıştır. Mayıs 1980 yılında Genel Cerrahi Asistanlığı’nı kazanarak Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Asistanlık görevine başladı. 1984 yılında uzman olarak Manisa Demirel Devlet Hastanesi’ne tayin oldu. 9 aylık görevden sonra 1985 yılında Ankara Şereflikoçhisar Devlet Hastanesi’nde Genel Cerrahi Uzmanı olarak mecburi hizmetini tamamladı. Takiben 1989–1990 yılında 11 aylık bir süre Hatay Kırıkhan Devlet Hastanesi’nde görev yapmıştır. İstanbul’a dönme isteği 1990 yılının Haziran ayında gerçekleşmiştir. İstanbul Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 3 Haziran 1990 yılında göreve başlayıp başasistanlık sınavına girerek Genel Cerrahi Başasistanı olarak 2. Genel Cerrahi Kliniği’nde Prof. Dr. Mustafa Gülmen’le beraber çalışmaya başlamıştır. Bilimsel çalışmalarının çoğu bu döneme rastlar. 1996–1997 yılında klinik şef muavini, 1999 yılında ise 3. Genel Cerrahi Kliniği Şefi olmuştur. Aynı dönemde 1999 yılında Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Başhekimliği’ne atandı. Yaklaşık 2,5 yıl bu görevi sürdürdükten sonra kendi isteği ile istifa etmiştir. 1997 yılında İngiltere/Londra St. Marks Hastanesi’nde Koloprektoloji kursuna katılmıştır. 2004 yılında Genel Cerrahi Doçentliği imtihanı için Üniversiteler arası kurula başvurmuş ve aynı yıl Genel Cerrahi Doçentliği unvanını almıştır. 3. Genel Cerrahi Kliniği’nde birlikte çalıştığı ve eğitimlerine katkı yaptığı başasistan ve uzman hekimlerden Op. Dr. Mustafa Öncel , Op. Dr. Hasan Fehmi Küçük ve Op. Dr. Levent Kaptanoğlu Op. Dr.Mehmet Eser Genel Cerrahi Doçenti olmuşlardır.
2007 yılında 4–5 ay süreyle Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Başhekimliği’ni yürütmüştür.
Kartal Eğitim ve araştırma Hastanesinde 22 yıl görev yaptıktan sonra Sağlık Bakanlığının Sağlıkta dönüşüm ve Kamu Hastameler birliğini kurmasıyla Kanuni şeflik hakkı elinden alınmış ve bu nedenle istifa etmiştir.
17 Temmuz 1988 yılında Dr. Cemile Kurt’la evlenmiş olup, ikisi kız ikisi erkek olmak üzere toplam 4 çocuk babasıdır.
Orta derecede Fransızca ve iyi derecede İngilizce bilmektedir.
Hobileri; çalışmak, çalışmak, çalışmak. Spor yapmak ve seyretmek. Sivil toplum örgütleri ile uğraşmak, onları örgütlemek, ülkesini çok sevmek, yeni fikirler üretmek, insanları sevmek.
Genel Cerrahi Şefliği siyasi otorite veya Sağlık Bakanlığı atamasıyla olmamıştır. Cumhuriyet tarihinde ilk defa 3 aşamalı imtihan sonucu kazanan şefler grubundandır. Önce yabancı dil sınavı, sonra bilimsel sınav, daha sonra ameliyat, mülakat ve sözlü sınavı içeren 3. aşamadan da başarılı olan kişiler şef olabiliyordu ve bu sınavı kazanarak şef olmuştur.