Ne kadar anlamı vardır, ne anlama gelir bilinmez… Demokrasi tanımı gibi herkes birlikte yürümenin tanımını kendine göre yapabilir… Kimisi yağmurda birlikte yürümeyi, kimisi karda birlikte yürümeyi, kimisi şarkıda (Beraber yürüdük biz bu yollarda) birlikte yürümeyi kimi ideolojik anlamda aynı fikir doğrultusunda düşünmeyi ve yürümeyi, kimisi birlikte sportif anlamda, kimisi arkadaş grubuyla birlikte yürümeyi kastederek bunu kullanabilir ve öyle algılar.
Hatta kimisi siyasetin nabzına, kimisi selin – suyun akışına göre yürümeyi anlar ve onu ilke edinmiştir. Kimisi de yokuş yukarı değil de yokuş aşağı birlikte yürümeyi düşünebilir. Belki bir kısım azınlık birlikte yürümeyi bir toplumsal olay, millet oluşumunda ve pekişmesinde olması gereken unsur olarak görebilir…
Birlikte yürümenin anlamını Şahinkaya’da sorarsanız ne cevap alırsınız bilemem, birlikte yürümeyi doğru algılayanlar ve doğru algılamayanlar olarak ikiye ayırarak bu olayı irdelersek ve alınacak olan cevapları zahiri olarak değerlendirecek olursak eminiz ki en doğru en gerçekçi cevabı Saffet Güvercin, rahmetli Dursun Güvercin ve rahmetli Ahmet Çınar (Kolik) verirdi. Olayın püf noktası; olayı çok iyi incelemeden ve dedikodu yapmadan verilen ilk kararlar ve düşünceler en doğru olanıdır. Bu düşünce ve karar; en safiyane en katıksız, en doğru karardır.
Eskiden köy ihtiyar heyeti ve muhtarlığın aldığı kararlar kanun gibiydi. Köyde ve yaylada yapılacak olan işler, müşterek kararlarla yapılırdı… Her kafadan bir ses çıksa bile sonuçta alınan karara uyulurdu, şimdi alınan kararlara uyuluyor gibi gözüküyor ve insanlar birbirini kandırıyor… Eskiden ırgatlar (imeceler) vardır, insanlar birbirine sevgi ve saygı yardıma koşarlardı şimdi hastanız dahi olsa sizi görmemezlikten geliyorlar. Müşterek iş yapabilmek şansa kalmıştır. Eskiden sevilen ve fedakâr kişilerin çabası yeterli oluyordu ama şimdi oda olmuyor.
Kendimizi selin – suyun akışına bıraktık… Kuvvetli olan, siyasi otorite nerde biz de oradayız… Bir gün belki sıra bize de gelebilir… Güçlünün yanında görün yeter… Sonra Allah’ın işine de karışmak olmaz. Belki bir gün çok kuvvetli bir sel gelir… yıkıp götürdüğünden arta kalanları bize yeter… Sel olmasa bile Allah kerimdir, elbette bir Belediye meclis üyeliği de olabilir. Daha önce kaçak yapılan evin 3. katını bitirmiş oluruz, hatta amcamızın, teyzemizin, komşumuzun da bu tip sorunlarını çözeriz. Hazineden kiraladığımız araziyi tekrar ihaleye çıkmadan halletmemiz gerek o nedenle iktidarın yanında olalım yeter. Yanar – döner misali… Sonra bir dahaki seçimde başka bir partinin kazanma şansı yok, doğru düşünce… Yola devam… devam… Bu düşüncelerin sadece şehirlerde, ilçelerde olduğunu sanmayın; ülkenin en ücra köylerinde de böyle olduğunu ifade edebiliriz… Sonra Şahinkaya ücra köy değil ki bir ilçedir!!! Birlikte yürümek akıllılık gerektirir… İş bitiremeyen, sözü geçmeyenlerle birliktelik hiç olur mu? İşin kolayı durur iken zoru hiç seçilir mi?
Her toplumda, kuruluşta önde yürüyen biri olmalı… Bayrağı tutsun yeter… İşi bilmesi, karizma olması, lider ruhlu olması önemli değil. Bayrağın gölgesi bizi güneşten korusun yeter. Onu alkışlayalım ki bayrağı bırakmasın… Yaşa, var ol… Bu işi iyi yapıyor. Spor kulüplerinde, derneklerde kısaca tüm sivil toplum örgütlerinde de böyle… Bir başkan yanına da bir iki aslan bulalım yeter. Üç – beş kişi çalışır tüm camiaya mal olur… Dışarıda kalanlar içerideki yöneticileri acımasızca eleştirir, hatta aynı yönetimde olanlar bile birbirini eleştirirler… Eğer başarı gelirse ortağız. Var ol… yaşa… işte bu kadar. Bu anlamda birlikte yürümeyi nasıl tanımlayabiliriz bilemem… Çocukluğumuzda yaşadığımız olaylar hep belleğimizdedir. Kuzu kayasında bir ineğin bacağı kırılmıştı… Kahvede oturan tüm gençler o ineği almaya gitmiş ve salla yaylaya getirmişlerdi hem de karşılıksız ve hep birlikte. Yayla çıkışında bozuk yayla yollarının hepsi onarılırdı… Yaylada 7’den 70’e eli kazma kürek tutan herkes birlikte o işe koşardı… ve iş biterdi. Beklenti yoktu… Zevk alınırdı bu işlerden. Birlikte yürümek bu olsa gerekti… Bu ruhun tekrar geri dönmesi gerekiyor… Muğlamanın, döner kuymağın tekrar müşterek yenecek şekilde pişmesi gerekiyor… Ölümlü dünyada olumsuz şeyleri bırakmalı, yaşamın pozitif yönlerini görmeli… Cebe giren ve giderken bıraktığımız şeylerin kıymeti yoktur.
Elbette ideolojik anlamda herkes aynı kulvarda koşamaz.
Elbette siyasi örgütlenme ve siyasi düşünce açısından herkesin birlikte yürümesi beklenemez. Farklı fikirler ve farklı yönetim şekilleri topluma güç katar.
Elbette her zaman yokuş yukarı değil bazen yokuş aşağıda yürümeliyiz. Her yokuşun bir de inişi olduğunu görmeliyiz. Bu anlamda paylaşımı ve müşterek yaşamı bilmeliyiz…
Selin – suyun akışına göre yürümek bize hiç bir şey kazandırmaz… Bunlar kısa ve tutarsız yürüyüşlerdir. Önemli olan akan suyun yatağına göre değil, suyun akışını sağlayan yatağı değiştirerek ona göre yürümektir. Meziyet budur, yenilik, çaba, başarı budur. Aksi halde selin – suyun akışına göre yürümek hayal kırıklığı yaratabilir. Bu gün kazanan bir parti yarın kazanamayabilir… Birinin ideolojisinden, birinin partisinden olmak zorunda değiliz. Kendi fikrinizden kendi partinizden olun… Ama buna gönülden inanın… Birilerinin adamı olmak kimseye bir şey kazandırmaz… Şahsiyetli kişilik sahibi olun toplumun – tüm insanlığın malı olun.
Aslında “birlikte yürümek” iyi algılayan biri için çok önemli olaydır. Tadına doyum olmaz… Birlikte hareket maddi ve manevi anlamda güç demektir. Bunu iyi değerlendirmek gerek… Buna sarılmak gerek… Hep birlikte başarılı olmak için bu şarttır. Bunun için önce beynimizde bu işi halletmeliyiz, fedakarlık yapmalıyız. Zaman ayırmalıyız… TV seyretmeye, Okey oynamaya, Briç oynamaya harcadığımız zamanın bir kısmını da buna harcamamız gerekmektedir. İşin kolayına kaçarak başkasının adamı olmayın, suyun akış yönünü siz belirleyin… Selden arta kalanlarla bina yapamazsınız… Olsa olsa bir kulübe yapabilirsiniz… Oda üfürünce yıkılır…
Önce köyden – yayladan – Çaykara’dan başlamalı, Trabzon’u, Karadeniz’i ve tüm ülkemizi birlikte yürümek konusunda ikna etmeliyiz… eğitmeliyiz… “Yapsınlar da görelim” yerine “Birlikte yapalım da görelim” sloganı esas alınmalıdır.