Geçmişi Yaşamak Hatırlamakla Mümkündür

Insan ömrü çok kisa. Kimisi 40 yasinda, kimisi 50, kimisi 60 yasinda, kimisi 90 – 100 yasinda bu dünyadan göçüp gidiyor. Hatta bazen dogar dogmaz birkaç nefesten sonra da ölebiliyor. Takdiri ilahi… “Her canli ölümü tadacaktir.” emrini veren yüce rabbimiz mutlaka kullari için güzel seyler düsünmüstür.
Önemli olan insanoglunun kendisine müsaade edilen yasami boyunca güzel seyler yapmasi, ailesine, komsusuna, milletine ve tüm dünya insanligina katki saglamasidir. Sevilen ve sayilan bir insan olmasidir. Yüz yasina kadar yasamis ama ne kendisine faydasi olmus ne de topluma yarari olmus… Elli yasina kadar yasamis ama doya doya yasamis… Az uyumus, çok çalismis, güzel eserler birakmis, topluma büyük katkilar saglamis, yaptiklari ile ölümsüzlesmis bir insanin yasami belki 100 yila bedel olmustur. Toplumda istenen ve aranan bir adam olmak için özverili olmak gerekir. Çok egitim görmüs, çok zengin olmus kisiler özverili olmazlarsa insanliga, topluma bir katki saglamadan geldikleri gibi giderler… Ot gibi biter ve ot gibi yok olurlar. Hiç egitim almamis veya az egitim görmüs ama hayat üniversitesini bitirmis insanlar özverili ise zengin olmasa bile topluma ve insanliga önemli katkilar sunarlar. Bu yazdiklarimizdan sonra gelelim Sur köyüne… Sahinkaya’nin eski insanlarindan, geçmisinden biraz söz edelim.

Eski Kusmer yaylasini mütevazi ve dogal yapisiyla, yer obalariyla hatirlariz. Kremul ile kazan ve kafega asilirdi. Misir hamuruyla doldurulmus plekiler ocaktaki atesin karsisinda dikine dururdu… Kizdirma piser pismez hemen bir kermes yapilirdi; (taze pismis, sicak misir ekmegi süte dogranir) veya sumur(sicak misir ekmegi ile peynir ve tereyagi beraber yogrulur) yapilirdi. Yayla peyniri, kaymak kuymagi, lahana, tursu vazgeçilmez yemeklerdi. Sabah erkenden çobanlarin sesiyle uyanirdik. Hava iyi ise Kemer’e, Kuzu Kayasi’na , hava kötü ise Çugur yurdu ve Bogaza Nagirin gitmesi istenirdi ve çoban minareden veya yayla meydanindan gür sesiyle bagirirdi. “Mallari Çuguryurdina sürün!..Mallari boğaza sürün veya mallari kemere, kuzu kayasina sürün….”. Ahirdan inegini çikartan herkes o yöne dogru ineklerini sürerdi ve sabah Nahırı oluşurdu.

Cumartesi ve Çarsamba günleri köyden kamyonlar gelirdi. Cemal Uygun’un lahana renkli kamyonu Lütfi Müftüoglu’nun, Karga’nin (Ahmet Kazanci) kamyonu veya Muhittin Topaloglu’nun kamyonu yaylaya yük ve insan tasirdi. Yillar sonra Sevket Akaç’in minibüsü ve diger minibüsler çalismaya basladi. Cumavanktan gelen kamyonlar 5-12 yasindaki çocuklar tarafindan takip edilirdi. Ilk görülen arabanin pesinden kosulurdu hatta Cumavanka ve soganli dagina kadar yürünürdü, amaç kamyona binmek veya asilmakti. Bu ugurda ölen veya yaralananlar da olurdu. Yillar sonra Sultanmurat – Limonsuyu – Kemer – Yayla yolu açildi. Simdi bu yol kullaniliyor. Artik kamyonlar tarih oldu, simdi herkesin özel arabasi var. Yaylanin otantik yapisi bozuldu. Yer obalari yok edildi yerlerine beton yiginlar olustu… Yazik… Çok yazik… Taş yığınlar ve otomobillerle birlikte eski samimiyetler candan ilgilenmeler kayboldu gitti. Yeni nesil kestane misali yeni kumustan çikmaya basladi. Bizim anlattiklarimizin çogunu bilmezler… Daha dogrusu onlara yasatmadigimiz için bilemezler. Öyle bir duruma geldik ki kendi aileleri ve akrabalari içinde birbirini tanimayan ve merhabalasmayan yeni bir nesil olustu. Üzülmemek elde degil…

Çocuklar rahmetli Borzanci’yi, Hanefi Özbilgiy’i ve dükkâncilikla ugrasan diger büyüklerimiz çok iyi taninirdi… Çocuklarin çogunlugu dükkânlarin önünde beklerdi, tezgâhlara bakarak meyve hasretlerini giderirlerdi, kesilen karpuzlar yenildikten sonra geri kalan kabuklarinda arta kalanlari sünnet edilirdi, en ince noktasina kadar yenilirdi. Borzanci’nin sesine, Mori’nin (Ahmet Altuncu) bagirmasina, Aras Güvercin’in heybetine çok alisilmisti. Rahmetli Aras Güvercin gelince tüm gençler ve çocuklar çok sevinirdi, çok babacandi. Ihtiyarlar tarafindan azarlanan gençlere semsiye olurdu, onlari korurdu. Dükkânla ugrasan yine rahmetli Ibrahim Finavas sevecen ve yardim severdi. Rahmetli Hüseyin Ayan ayri bir çinardi,hem Kırıkhanda hem de yaylada sevilen bir kişiydi..Rahmetli Ahmet Pehlivan’in küfür etmesine herkes bayilirdi. Yayla Mavro’suz olmazdi,sadece Hidayete ve Şadalekoya değil herkese İvriz ederdi..

Ormanlarin dogal koruyucusu ve kolcusu rahmetli Esref Kurt vardi. O sag iken hiç kimse ormandan – meradan ve hatta kendi yerinden agaç kesemezdi. Simdi ne oldu? O zaman kizdigimiz Esref sikâyetinde hakli degil miydi? Her gün orman keseni, orman bölge sefligine sikâyet ederdi. Simdi ormanlarin hepsi tarumar edildi. Köyün en eski ögretmeni Süleyman Topaloglu, din adami Numan Kama, degerli müftümüz Ömer Kama, köyün kurtulus savasi subaylarindan Hasim Güvercin, demokrat partinin bel kemigi ve asigi Osman Taskin, ticaretle ugrasan Ahmet Özer, çok sevilen büyüklerimizden Imam Ahmet, ögretmen Hamit Topaloglu, Kirikhan’da ikamet eden degerli büyügümüz Mehmet Ayan,Genç yaşta aramızdan ayrılan Dr İlhan Durgun,Cahit Topaloğlu,İsmet Topaloğlu,Mehmet Cemal Durgun,Rustem Durgun,Cemil Şahin ,Çaykara ve of boğazına hizmet için yıllarını veren Dr.Hüseyin Avni Uygun ,Orman Genel müdürlüğünde ,bakanlıklarda tanımadığı insan kalmayan Mahmut Aydınlı(Sakul) neredeler simdi? Hepsi ahrete intikal ettiler. Daha yüzlerce belirtecegimiz büyüklerimiz var. Hepsi aramizdan ayrildilar. Onlarin yasadigi dönemler daha güzeldi, daha sade idi. Yasantilarindan zevk aliyorlardi. Onlari anabiliyor muyuz? Onlarin hatiralarini yasatabiliyor muyuz? Ahde vefa sadece yasananlarda olmaz, aramizdan ayrilan büyüklerimizi yâd ederek de ahde vefamizi gösterebiliriz.

Bu bayram sadece yasayanlarin degil, aramizdan ayrilanlarin da anildigi bir bayram olsun… Eskileri andigimiz bir bayram olsun… Biraz empati yapalim, biraz kendimizi onlarin yerine koyarak yasayalim. Yasayan büyüklerimizi ziyaret ederek aramizdan ayrilanlari da hatirlamis olalim. Daha nice bayramlari hep birlikte sevgi ve saygili bir sekilde kutlariz insallah.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir