Yüzümüzü nereye doğru dönelim; sağa mı dönelim, sola mı, öne mi, arkaya mı dönelim? Bence güzel manzara nerede ise o tarafa doğru dönelim. Pardon yanlış oldu, ihtiyaç neyse o tarafa doğru dönelim. Doğrusu duvara doğru dönmek çok can sıkıcıdır. Şöyle manzaralı havadar hele hele denize manzaralı ise o tarafa dönelim. Kapalı mekânlar daima sıkıcıdır ve insana stres verir. Çok geniş mekandan bakalım ufkumuz geniş olsun, bir bakışta 5–10 şeyi aynı anda görecek şekilde bakalım ki gözümüz gönlümüz açılsın…
Eğer çocuğumuzu işe sokacaksak yüzümüzü siyasetçiye veya özel sektör patronlarına doğru dönmeliyiz. Evimize 5. katı kaçak atacaksak yerel yönetimlere, belediye başkanlarına yüzümüzü dönmeliyiz. Eğer kredi alacaksak banka müdürlerine yüzümüzü dönmeliyiz. Belki köşe yazarı oluruz o nedenle medya patronlarına dönmeliyiz. Aile kurumu çatırdıyorsa onarmak için eşimize ve çocuklarımıza dönmeliyiz. Hastalık ve ölüm sinyalleri alıyorsak doktorumuza dönmeliyiz. Bu dünya geçicidir bunu yoksay öbür dünya bakidir diye düşünürsek yüzümüzü öbür dünyaya dönmeliyiz. Duamızı yapmalıyız. İslam’ın 5 şartını yaşamalıyız. Peki, dünya devletleri ve bloklar arasında yüzümüzü nereye dönelim? Ne dersiniz? Kime, hangi devlete ve bloka dönelim. Diyeceksiniz ki yıllardır mevcut olan ve bilinen bir sistemi şimdi mi hatırladınız. Hem evet hem de hayır. Biliyorduk ama bugünkü kadar ilgimizi çekmemişti. 1946-1950’li yıllarda ve Demokrat Parti döneminde yüzümüzü kime dönmemiz gerektiğini belirlemiştik. Bu devlet ABD idi. Öyle ki Tugayımızı seve seve Kore’de savaş için göndermiştik. Marshal yardımı alacaktık. ABD bizi destekleyecekti ve destekledi de. Ancak askerin gücü ile bu desteği elinden alındı. ABD kadim dostu rahmetli Menderes’in asılmasını önleyemedi… Daha doğrusu ABD bunun böyle görünmesini istedi. Ondan sonra gelen tüm siyasiler ve hükümetler başbakanlar, cumhurbaşkanları ABD’yi önemli bir müttefikimiz olarak gördü. Sonra AB üyeliğine soyunduk. Tek hedef AB üyeliği sloganı ile epeyce mesafe alındı, gözüktü. ABD AB’ye girmemizi istiyor ama AB bizden ve ABD’den rahatsızdı. Bizim ABD’nin maşası olarak AB’ye girmemizi istemiyorlardı. Almanya başbakanı Merkel ile Fransa cumhurbaşkanı Sarkozy bunu birlikte açıklamışlardı. ABD’ye dönen yüzümüzü görmek istemiyorlardı. Dahası ABD’ye yüzümüzü dönmemizi istemedikleri gibi bizimde yüzümüzü görmek istemiyorlardı. Peki, ne yapalım? Ne yapmamız gerekiyor. Bizde ihtiyaca göre davranalım, hem Suriye’ye hem Irak’a hem İran’a hem Rusya’ya ve Türki Cumhuriyetlerine yüzümüzü dönelim. Dönerken yansıyan ışığımız AB ülkelerine ve ABD’ye yeter. Biraz bizi kıskansınlar. Birazda biz belirleyici olalım. Ancak yüzümüzü döndüğümüz yönde bizi kabul edecekleri yüzümüzün olması gerekiyor. Bu nedenle dış politikamızın tutarlı olması, ekonomik olarak güçlü olmamız ve caydırıcı gücümüzün (askeri gücün) kuvvetli olması gerekiyor. Çok okumalıyız, çok çalışmalıyız. Kendimize güvenmeliyiz. Doğru olmalıyız. Allah’ın emirlerine uymalıyız. Demokrasinin ve cumhuriyet ilkelerinden taviz vermemeliyiz. Yetiştireceğimiz yeni nesilin ahlaklı ve yüksek bilgi donanımlı olmasına dikkat etmeliyiz. Mesleğimizi en iyi şekilde icra etmeliyiz. En iyi üretimi yapmalıyız. Teknolojiyi ve bilimi almalıyız; ama taklitçi olmamalıyız. Sevgi ve saygı çerçevesinde birbirimizi kucaklamalıyız. Büyüğümüzü ve küçüğümüzü bilmeliyiz. Komşumuz hasta ve açken biz uyumamalıyız onun derdine çare olmalıyız. Eğer güçlü bir toplum olmak istiyorsak, eğer kabul görecek bir yüzümüzün olmasını istiyorsak bunları yapmalıyız… Ancak bu şekilde diğer milletler yüzünü bize dönerler… Hemde yalvararak… Araya aracı koyarak… |