Profesörlüğüm nedeniyle sosyal medyada ve telefonla arayarak beni kutlayan dostlarıma, sosyal medya arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Hepimizin samimiyetine ve içtenliğine yürekten inanıyorum. Birazdan toplumumuz ve kendim için yapacağım özeleştiriden dolayı alınmayacağınızı umuyorum..
Makamlar ve mevkiler elbette önemlidir. Gelişmiş ve uygar toplumlarda iş icabı kullanılırlar. Normal gündelik hayatlarında hiç kimsenin birbirinden farkı yoktur. Gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde maalesef bu durum farklı olabiliyor. Kendi mesleğimden örnek verecek olursam, önünde doçent veya profesör unvanı alanlar kendilerini diğerlerinden bir kaç gömlek daha önde görürler ve maalesef bunu maddi ve manevi anlamda kullanırlar. Ve ne hazindir ki toplumun çoğunluğu da bu etiket ve unvanları önemserler. Bu unvanlı kişilerin kendilerini daha iyi tedavi edebileceklerini sanırlar. Oysa ki bu durum daima böyle olmayabilir. Bir kaç çalışma ve makale ile veya kitap yazarak bu unvanları elde edenlerin de olduğunu unutmamak lazım. Öyle uzmanlar var ki bazen bu etiketlerin ve unvanlardan çok daha iyisini yapabilir, doçent ve profesörlere pabucunu ters giydirirler..
Gerek muayenehanemde ve gerekse dışarıda sıklıkla muhatap olduğum “Hocam, Profesör olmadınız mı?” Soru ve tacizlerinden yıllarca sonra bunu sizinle paylaştığım ve ilan ettiğim için sizlerden özür diliyorum. Benim için bu unvanın bir anlamı olmayacaktır. Bana Dr. Necmi Kurt olarak hitap etmeniz yeterli olacaktır. Önemsediğim unvan budur. Bu unvanların nasıl alındığını veya nasıl verildiğini benden daha iyi biliyorsunuz. 2007 yılından sonra yaşadığım süreci burada sizlere açıklamak ve paylaşmak istemiyorum. Gereği de yoktur. Makam ve mevkiler gelip geçicidir. Hepimiz çıplak geldik, 2 metre bezle ve unvansız olarak gideceğiz. Cenab-ı Hakk’ın koyduğu nizam bunu gerektiriyor. Önemli olan insanlıktır. Yaradanın Rıza’sını almaktır..
Sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.